Yazı İçeriği

Ebola nedir?

Ebola neden arttı?

Hastalığın öyküsü çok önemli

Hastalığın seyri

Ebola’nın en sık görüldüğü ülkeler Afrika’da

Koruyucu bir aşı yok!

Türkiye’de Ebola görülmedi

Ebola belirtileri neler?

Filmlere konu olan bulaşıcı virüsler, günümüzün korkutan hastalıklarına yol açıyor. Bunlardan biri de Ebola. Vücut sıvıları ve hava yolu ile bulaşabilen Ebola, hayvanlardan insanlara geçen en tehlikeli bulaşıcı virüslerden biri olarak kabul ediliyor. Afrika kökenli bu virüsün kesin bir tedavisi bulunmuyor. Bu yüzden virüse karşı alınabilecek önlemler yaşamsal önem taşıyor.


Ebola nedir?

Virüsler aslında insanlık tarihinden daha eski zamanlardan bu yana var. Ebola virüsünün insanlarda enfeksiyon oluşturduğunun fark edilmesi 1976’da, bugünkü Demokratik Kongo Cumhuriyeti sınırlarında yer alan Ebola Nehri yakınındaki bir salgında saptanabildi. Teknolojinin ilerlemesiyle virüsün saptanabildiğini belirterek, “İlk dönemde virüs, belirtilerin benzemesinden dolayı hemorajik (kanamalı) ateş olarak adlandırılıyordu. Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi gibi... Aslında böyle bir seri virüs hastalığı var. Bir grubu keneyle, diğer bir grubu sivrisinek gibi taşıyıcılarla bulaşıyor. Ebola’nın doğadaki kaynağının da bir tür meyve ile beslenen yarasa olduğu düşünülüyor. O yarasanın coğrafi dağılımına baktığımız zaman dünyada geniş bir alanı kapsıyor ama Afrika bölgesindeki Gine, Nijerya, Sudan bölgelerinde daha yaygın. Şimdiki atağın da bu bölgeden kaynaklandığı görülüyor. O bölgeden gelen hastalarda benzer bulgular olursa şüpheleniyoruz. İki-üç sene öncesine kadar Ebola salgını olmasa, bu sorun Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi ya da adı bilinmeyen viral hemorajik ateş sanılabilirdi. Ama buna dair rutin bakılan test sistemi bulunmuyor.

Ebola neden arttı?

Ebola olgularının fazlalaşmasının en önemli nedeni o bölgedeki insan nüfusunun artması olarak görülüyor. Nüfusun artması, bu virüsü taşıyan hayvanların doğal yaşam alanlarına insanların gelip yerleşmesi, dolayısıyla insan-hayvan arasındaki iletişimin çoğalmasının hastalığın görülme oranını da arttırdığı düşünülüyor.

Hastalığın öyküsü çok önemli

Türkiye açısından hastanın endemik bölgeden geliyor olması bu virüsü taşıması bakımından önem taşıyor. Eğer hasta o bölgeden gelip de bu belirtileri taşıyorsa ilk akla gelecek şeyin Ebola olması gerekiyor. Ancak burada zaman kavramı işin içine giriyor, çünkü bu virüsün kuluçka evresi bulunuyor. Birkaç günden başlayıp üç haftaya dek uzayabiliyor. Afrika’ya gidip gelmiş kişiler bu süre içerisinde riskli sayılıyor. Bir yıl önce Afrika’ya gidip gelmiş bir kişide Ebola seçeneğini elemek gerekiyor. Ayrıca dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta da Ebola’nın belirtilerinin yine Afrika’da yaygın bir hastalık olan sıtma belirtilerine benzemesi. Sıtma da yüksek ateş, baş ağrısı gibi belirtilerin ortaya çıkmasına neden oluyor.

Ebola’nın belirtileri:

  • Ateş

  • Şiddetli baş ağrısı

  • Halsizlik

  • Bulantı

  • Kusma

  • İshal

  • Döküntü

Hastalığın seyri

Hastalık hızlı seyrediyor. Belirtiler 2-21 gün arasında ortaya çıkıyor. Kişi 20. gün ateşlendiğinde 20 gün boyunca karşılaştığı kişilerin izini bulmak zor oluyor. Ama özellikle ateşli dönemde hastanın virüs bulaştırıcılığının yüksek olduğunu biliniyor. Sağlık personelinde risk daha büyük. Kişi ‘ben hastalandım’ diyerek başvurduğunda bulaştırıcılık dönemi başlamış oluyor. Amerika’daki bir olguda hasta, yakınlarına değil ama kendisine bakan sağlık personeline bu virüsü bulaştırdı.

Ebola’nın en sık görüldüğü ülkeler Afrika’da

Hastalık Sierra Leone, Mali, Gine bölgelerinde yoğun olarak görülüyor. Yeni olgunun fazla olmadığı söyleniyor ama küreselleşme, uçuşların sıklığı her yerde görülme riskini ortaya çıkarıyor. Ebola, hava yoluyla da bulaşabiliyor ancak bir grip virüsü kadar kolay bir bulaşıcılığı yok. Eğer öyle olsaydı tüm dünyada büyük bir salgına yol açabilirdi. Damlacık enfeksiyonu, virüsün yaralı deriye, mukozalara ulaşmasıyla bulaşabiliyor. Ter, tükürük gibi vücut salgılarıyla bulaşması da söz konusu. Hastanın vücut salgılarıyla yakın temas, bu virüsün temel bulaşma yolunu oluşturuyor.

Koruyucu bir aşı yok!

Koruyucu bir aşısı henüz bulunmuyor. Sadece erken tanıyla hastaya destek tedavisi veriliyor. Kusma ve ishalin çok yoğun olduğu dönemde en büyük sorun dehidratasyon yani su ve mineral kaybı oluyor. Kanama görülürse bunların düzeltilmesine yönelik destek tedavisi gerekiyor. Bu tür gereksinimlerin karşılanması çok önemli. Erken dönemde destek tedavisi verilmezse hastalığın ölümle sonlanma oranı yüzde 90. Ama destek tedavisiyle yüzde 60’a kadar inebiliyor. Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi’nde oran yüzde 30 iken, gripten ölüm oranı yüzde 1’in altında bulunuyor.

Türkiye’de Ebola görülmedi

Türkiye’de bugüne dek görülen Ebola olgusu yok. Sağlık personeli, uçuş personeli ya da görev için o bölgede olan ve ateşle gelen kişiler, İl Sağlık Müdürlükleri’nden gelen uyarıyla Ebola şüphesiyle riskli kabul edilse de bugüne dek gelen bu olguların tümünün sıtma olduğu anlaşıldı. Türkiye’de bugüne dek bir olgu görülmemesine karşın Ebola’nın ülkemizde yayılmasını önlemenin birincil önceliklerimiz arasında olması gerekiyor. Sağlık Bakanlığı’nın erken koruma sistemi sayesinde aslında Türkiye diğer ülkelere göre bir adım önde. Erken koruma sisteminin en önemli aşaması eğitimli, hazırlıklı hastane personeli oluşturmak. Ebola belirtilerini taşıyan bir kişinin öyküsünde Afrika ülkelerine yolculuk da varsa hiçbir inceleme yapmadan hastayı Sağlık Bakanlığı’nın belirlediği hastanelere yönlendirmek gerekiyor. Bu durumda uygun taşıma şartlarına da dikkat edilmesi gerekiyor ki yine Sağlık Bakanlığı’nca hastayı taşımanın nasıl yapılacağının kuralları da belirlenmiş durumda. ‘Sıtma da olabilir bu hasta, tanı koymak için kan örneği alalım’ bile dememek gerekiyor. Tüm bu testlerin belirlenmiş hastanelerde yapılması önem taşıyor.