Yazı İçeriği

Reflü neden olur?

İlk altı ayda ortaya çıkan reflüye dikkat!

Reflü tedavisi nasıl planlanır?

Reflü tedavi edilmezse ne olur?

Reflüye eşlik eden hastalıklar

Bebeklerde reflü

Reflü hastalığının mekanizması tam anlaşılamamış olmakla birlikte çok sayıda faktör etkilidir. Mide ile yemek borusu arasında “kapak” diye tabir edilen, gerçekte olmayan ama birçok yapı ile birlikte kapak görevi yapan yapılar, midenin asit içeriğinin yemek borusuna kaçmasını engeller. Aksi takdirde bu asit içeriği yemek borusuna kaçarak ciddi hasarlara neden olabilir ve buna reflü hastalığı denir.


Reflü neden olur?

Reflüye neden olan en önemli faktörler bozulmuş yemek borusu ve mide hareketleri, artmış karın içi basıncı (şişmanlık), bozulmuş asit temizleme hareketleri, fiziksel aktivite, ilaçlar, hormonlar, çeşitli yağlı yiyecekler, sigara dumanı, mide fıtığı ve genetik faktörler olarak sayılabilir.

İlk altı ayda ortaya çıkan reflüye dikkat!

Reflü hastalığı çocuklarda da görülür ancak özellikle ilk altı ayda ortaya çıkan fizyolojik reflüyü, reflü hastalığından ayırmak gerekir. Söz konusu kapak, çocuğun büyüme basamaklarında gelişir. Ancak nasıl ki ilk doğduğunda bebek başını tutamıyor ya da yürüyemiyorsa bu kapakçık da tam çalışmaz ve reflü ortaya çıkar. Bu durum üç aydan küçük bebeklerin yarısında, dört aylık bebeklerin yüzde 66’sında, 12 aylık bebeklerin ise yüzde 10’unda görülür ve büyüdükçe kendiliğinden geçer. Bu yaşlarda görülen kusma fizyolojik bir durumdur. Fizyolojik reflü tablosunda bebek kusuyor diye uzmana götürülen ve gereksiz ilaç tedavisine başlanan bebekler olabilir. Fizyolojik reflü ve reflü hastalığı çocuk sağlığı ve hastalıkları ile çocuk gastroenteroloji uzmanları tarafından çok sık karıştırılır. Bir bebek ya da çocuk ancak yeterli kilo almıyorsa, sürekli kusuyorsa, yemeği reddediyorsa ve iştahsızsa reflü hastalığı olduğunun düşünülmesi ve tedavi başlanması gerekir. Nadir hastalarda ise tedavi edilmediği için ilerleyen reflü tablosu, çocuğun gıdaları yutamıyor hale gelmesine neden olabilir. Çocuklar yemek borusunun ağzına açılan uçtaki yanma hissini doğru tarif edemedikleri için bir sağlık kuruluşuna ilk başvuru kalp hastalığı şüphesi ile olabilir. Bazı vakalarda da reflü hastalığı, astım ile karıştırılır. Küçük bebeklerde gıdayı reddetme, kilo alamama ve kusma önemli bulgulardır ancak kusmanın ayırıcı tanısının da iyi yapılması gerekir. Akraba evliliklerinin çok yaygın olduğu ülkemizde kusan çocuklarda genetik geçişli metabolik hastalıklarda ayırıcı tanının düşünülmesi önem taşır. Ayrıca allerjik özofajitler, D ve A vitamini fazlalığı, kafa içi yapısal bozukluklar, enfeksiyonlar (sinüzit, otit, idrar yolu enfeksiyonları) ile kusma ayırıcı tanısının da göz önüne alınması gerekir. Bir yaşından büyük çocuklarda ise bu bulgulara ek olarak ağza gelen asit nedeniyle dişler içten çürüyebilir ve ağız kokusu oluşabilir, geçmeyen ses kısıklığı, kronik öksürük ile aşırı geğirme görülebilir.

Reflü hastalığının en önemli tanı yöntemleri arasında fizik muayene ve detaylı öykü alma bulunur. Özellikle klasik reflü hastalığında öykü ve fizik muayene ile reflü hastalığı tanısı konulabilirken, daha küçük çocuklarda, farklı şikayetlerle gelenlerde ileri incelemeye gerek duyulur. Öyküde çocukların nasıl beslendiği, bu kapağın kapanmasını engelleyen aşırı baharatlı, yağlı, şekerli ve kakaolu gıdalarla ilişkisi, yatınca öksürüğün artıp artmadığının sorgulanması gerekir. Fizik muayenede boy ve kilo ölçümü ile büyüme değerlendirilmesi önem taşır. Ayrıca kan tahlili ile anemisi olup olmadığına bakılarak ayırıcı tanı konulur. Çocukta alarm bulgular yoksa bir hafta kontrol tedavisine başlanır, alarm bulgular varsa hemen endoskopiye karar verilir. Endoskopide yemek borusu görüntülenerek giriş ve çıkışında anatomik bir bozukluk olup olmadığı görülür. Gerekli durumlarda daha ayrıntılı inceleme ve tanı yöntemi olarak baryumlu grafi, sintigrafi, 24 saatlik pH möniterizasyonu, manometre, multikanal impedans möniterizasyonu ile kablosuz pH möniterizasyonunun da kullanılır.

Reflü tedavisi nasıl planlanır?

Reflü hastalığının tedavisinde anne ve babaya büyük iş düşer. Çocuğun hayat tarzının değişmesi gerekir. Reflü hastası bir çocuğun asla tıka basa tok yatmaması, ilk iki yaşta gece sütü içmemesi gerekir. Bu çocukların dar kıyafetler giymemeyi, azar azar ve sık sık beslenmeyi öğrenmesi; acılı, baharatlı, yağlı ve kakaolu gıdalar ile asitli içecekler tüketmemesi, sigara, alkol, kahveden uzak durması önem taşır. Sol yana yatma, yatak başının yükseltilmesi, şişmanların zayıflatılması, kabızlık varsa tedavisi reflü hastalığında etkili olur. Ayrıca ebeveynlerin uygun spor dallarını seçerek, jimnastik gibi amuda kalkmayı gerektiren sporlardan uzak durulması gerekir. Ortalama üç-altı ay kadar midedeki asit salınımını azaltan, mide yüzeyini koruyan, motiliteyi etkileyen ilaçlar kullanılır. Ancak reflü hastalığının asıl tedavisi yeme-içme alışkanlıklarını ve yaşam tarzını değiştirmekle sağlanabilir. Cerrahi tedavi ise son aşama. Çocuk büyüdükçe söz konusu yapı da büyüyeceği için oradaki anatomiyi bozmamak gerekir. Bu çocukların reflü hastalığı ile yaşamayı öğrenmeleri önem taşır.

Reflü tedavi edilmezse ne olur?

Reflü tedavisindeki asıl sorun aşırı tedavi etmek ya da reflü hastalığını tanıyamadan ilaç tedavisi gerekenlere hiçbir tedavi uygulamamak. Fizyolojik reflüde hiç ihtiyaç yokken bebeklere üç-dört farklı ilaç başlanabiliyorken, tipik olmayan reflü hastalığında mesela ses kısıklığı veya öksürükle gelen çocuklarda reflü olabileceği hiç düşünülmeden aylarca gereksiz antibiyotik verilebilir. Bu durumda yemek borusu iltihabı oluşur, yemek borusunun alt kısmında anormal oluşum anlamına gelen ‘baret özofagus’a ve kansere dönebilecek dokulara yol açar. Tedavi edilmeyen reflünün diğer sonuçları ise diş çürükleri, anemi, büyüme geriliği ile yemek borusu darlığıdır.

Reflüye eşlik eden hastalıklar

  • Dirençli demir eksikliği anemisi,
  • Ses kısıklığı,
  • Aşağıdan yukarı sürekli kaçak ve tahriş nedeniyle geçmeyen larenjit, farenjit, sinüzit, otit,
  • Ameliyata rağmen geniz etinin tekrar büyümesi,
  • Tedaviye dirençli astım,
  • Diş çürükleri, ağız kokusu,
  • Sandifer Sendromu (çocuğun rahat etmek için kafasını sürekli geriye atması),
  • Uyku bozuklukları, rahat uyuyamama, gece sürekli uyanma,
  • Tekrarlayan pnömoni (zatürre).