Yazı İçeriği

Hangi hormon, nasıl etki eder?

Aşk nedir?

Aşkın ömrü gerçekten 3 yıl mı?

Aşk bağımlısı kişi nasıl olur?

Kaygı bozuklukları görülebilir

Aşk ‘takıntı’ mıdır?

Aşk bağımlısı narsisist midir?

Bağlanma problemi yaşıyorsanız…

Aşk kimyamızı değiştiriyor

Kime ve niye aşık oluruz? Aşık olunca niye heyecanlanır, aklımızdan o kişiyi istesek de neden silip atamayız? Aşkla ilgili yüzlerce sorunun hala yanıtları aranıyor. Pek çoğu henüz kesin olarak yanıtlanmasa da, aşkın kimyası bilim dünyasının da araştırma konusu. Aşık olan kişiler; kalbin daha hızlı çarpması, yüzün kızarması ve ellerin terlemesi gibi tepkiler verir. Bu durumdan vücutta salgılanan dopamin, noradrenalin ve feniletilamin hormonları sorumludur.


Hangi hormon, nasıl etki eder?

Dopamin yoğun mutluluk, yoksunluk ve bağımlılıkta önemli rol oynar. Madde ve bazı ilaç bağımlılıklarında da etkili bir hormondur. Noradrenalin adrenaline benzer. Ayakları yerden keser ve kalp çarpıntısına neden olup heyecan yaratır. Aynı zamanda dikkat, kısa süreli hafıza, hiperaktivite, uykusuzluk ve hedefe yönelik davranıştan sorumludur. Yüksek dopamin seviyeleri noradrenalin ile ilişkilidir.

Aşk nedir?

Erken dönemde aşkın dopaminle ilişkili olduğunu düşünüldüğünde, aşkın yalın bir duygudan öte bir şey olduğu anlaşılır. Aşık olunan kişinin peşinden sürüklenmeye, sadece onu düşünmeye ve ona odaklanmaya iten; güçlü bir ‘dürtü’dür Bugüne kadar aşk adına yapılmış resim, tiyatro oyunu, edebi eserlere bakıldığında basit bir duygudan öte tüm yaşamı peşinden sürükleyen güçlü bir arzu olduğu görülür. Evrimsel yönünden düşünüldüğünde soy ve yaşam devamlılığını sağlayan itici bir kuvvet olduğu görülür. Tabii bu kadar güçlü bir itici kuvvetin karşısında durmak akıntıya karşı kürek çekmeye benzer.

Aşkın ömrü gerçekten 3 yıl mı?

Aşkın ömrü üzerinde uzun süreden beri tartışmalar devam ediyor. Ancak bilinen gerçek şu ki, tutkulu aşk zaman içinde azalır. Yapılan bilimsel araştırmalarda ömrünün 2-3 yıl olduğu saptanmıştır. Aşk için gerekli olan dopamin, noradrenalin ve feniletamin zaman içinde azalır. Aşık olunan kişinin hataları birden bire görünür olur. Aslında aşık olunan insan değişmez ancak aşık olan kişi mantık çerçevesinde değerlendirmeye başlar. Bu durumda iki seçenek ortaya çıkar; ya aşk biter ya da sağlıklı bir ilişki haline gelir. İlişki devam ederse endorfinler devreye girer ve huzur, güven gibi duygular ilişkiye eklenir. Cinsellikle beraber oksitosinin salınması ile doyum ve bağlanma gerçekleşir.

Aşk bağımlısı kişi nasıl olur?

Normal aşkın ötesine geçen aşk bağımlılığında, kişi aşık olduğu kişiye odaklandığı için bir süre sonra iş yapamaz hale gelir. Sosyal çevresiyle de uyumsuzluk yaşayan aşk bağımlıları, bağımlılık nedeniyle kendi benliğini, kişiliğini yok sayar. Bu durum onların hoşlanan, seven ve normal aşkı yaşayan kişilerden ayıran temel özellikleridir. Normal aşkla, patolojik aşk iç içe geçebilir. Ancak bağımlılıkta tek kişilik bir ilişki vardır. Kişi kendisini yok farz eder, sadece karşısındaki kişi vardır. Bağımlılık nedeniyle kişinin günlük yaşamın bozulur, sorumluluklar yerine getirilemez, işten ayrılma, intihar girişimi gibi yaklaşımlarda bulunabilir. Oysa normalde sevmek çok daha farklı bir durum. Birini sevdiğiniz zaman ilişkide hem siz, hem sevdiğiniz vardır.

Kaygı bozuklukları görülebilir

Aşk bağımlılığının altında başka sorunlar yatar. Kişi ağır depresyon yaşayabilir, ayrılık kaygısı yaşayan, bağlanma sorunları olan kişilerde çok görülür. Kaygı bozuklukları, yalnız kalamama, adlandırılamayan sürekli huzursuzluklar, başka noktalar da çıkabilir.

Aşk ‘takıntı’ mıdır?

Bilim dünyasının da ilgi alanına giren ve üzerine pek çok araştırma yapılan aşk hakkında her geçen gün yeni araştırmalar yapılıyor. Araştırmalardan birine göre, aşık olan insanların beyni tıpkı obsesif kompulsif bozukluğu (tekrar eden takıntılı davranış) olan kişiler gibi çalışıyor. ‘Mutluluk hormonu’ olarak da bilinen serotonin seviyesi azalır. Üstelik bu seviye, obsesif kompulsif bozukluğu olanlarda ortaya konan serotonin eksikliği ile benzerlik gösterir. Bu nedenle aşk takıntıya dönüşebilir ve kişi aşık olduğu insanı aklından çıkaramayabilir.

Aşk bağımlısı narsisist midir?

Birçok aşk bağımlısı, “Bağımlı olduğu kişinin yüzünü hatırlıyor musun?” denildiğinde hiç hatırlayamaz, bazıları da hatırlamakta zorluk çeker. Ama günlük yaşamına bakıldığında onsuz duramaz, sürekli düşünüp uyuyamaz. Oysa karşısındakini aşırı değer vererek yüceltmesinin nedeni kendisidir. Olması istenilen birçok özelliği karşımızdakine veririz. Bu narsisistik bir durumdur. “Ben karşımdakini kendim için yaratırım, aslında ben varım” demeye sebep olur.

Bağlanma problemi yaşıyorsanız…

Aşkın takıntı ya da bağımlılık olmasının aksine bağlanma sorunu yaşayanlar da vardır. Bağlanma problemi yaşayan kişilerin davranışlarının ardında pek çok neden olabilir. Bağlanmaya engel olan neden aileden kaynaklandığı gibi hormonlardan da kaynaklanabilir. ‘Oksitosin’ ve ‘vazopressin’ hormonları özellikle bağlanma ile ilişkili hormonlardır. Araştırmacılara göre oksitosin hormonu, diğer insanlarla sağlıklı ilişki kurmak ve sürdürebilmek için gerekir. Orgazm sırasında salgılanır ve duygusal bir bağın kurulmasını sağlar. Aynı zamanda doğum sırasında ve emzirme döneminde de salgılanır. Doğum eylemindeki kasılmalar oksitosin olmazsa başlamaz. Doğumla bebeği önce anneden ayıran ancak doğumdan sonra tekrar anneye bağlayan hormondur. Doğumlardan sonra rastlanan olası bebek reddini ortadan kaldırır. Emzirme sırasında da süt kanallarının daha iyi kasılmasını ve bebeğin daha kolay emmesini sağlar.